7 Haziran 2012 Perşembe

XNA, EVRİM TEORİSİNE NEDEN DELİL OLAMAZ?

XNA, EVRİM TEORİSİNE NEDEN DELİL OLAMAZ?

20 Nis
XNA ismindeki sentetik DNA, evrime delil olarak çeşitli haber sitelerinde yutturulmaya çalışılmakta.



1] Evrimciler, DNA’nın kendi kendine tesadüfler ve mutasyonlar sonucu doğal seçilim yolu ile oluştuğunu söyler. XNA ise, tesadüfen oluşmamıştır. Laboratuarda eğitimli ve şuurlu bilim adamlarınca üretilmiştir.

2] Bilim adamlarının XNA’yı üretmek için önce 6 farklı molekül üretmeleri gerekmiştir. Bu 6 farklı molekülün her birini doğru şekilde üretmek için ise, yüzlerce deneme yanılma yapmışlardır. Evrim teorisine göre, ilk deneme başarısızsa işlem devam etmez. Çünkü işlevliği olmayan birşey, kaydedilemediğinden veri silinir ve o işlem daha tamamlanmadan biter. Kontrollü bir laboratuar ortamında bile deneme yanılma olmaksızın oluşturulamayan bir molekül, doğa şartlarında kendi kendine asla meydana gelemez.

3] Üretilen XNA, DNA ile benzer işlevlere sahip olabilir. Ama bu durum evrime delil teşkil etmez.Bir Shakespeare eserini alıp yüzlerce hatta binlerce fotokopisini çektiğimizi ve bunları ciltlediğimizi varsayalım. Alıp okuduğumuzda içindeki bilgi, orjinal eserinki ile aynı olacaktır. Ama eseri yazan biz değil; Shakespeare’dir. Bugün bilim adamları, doğadaki teknolojilerin bir çoğunu taklit etmektedir.Ancak taklit etmek; evrimi değil yanlızca doğadaki tasarımların ne kadar mükemmel bir şekilde yaratıldığını kanıtlar. Çünkü, taklit etmek için taklit edeceğiniz ve model alacağınız tasarımın, en iyi tasarım olması gerekir. Kötü bir tasarımı taklit edemezsiniz. Zaten bozuktur çalışmaz. Ancak kusursuz olan, mükemmel tasarımlar taklit edilebilir.

Bir şahini taklit ederek savaş uçağı ürettiğinizde, “bakın laboratuarda şahin yaptım” diyemezsiniz. Şahin’inden esinlenerek, onu kendime model alarak “uçak yaptım” diyebilirsiniz. Bu durum da tamamen aynıdır. Üretilen şey, DNA gibi organik bir yapı değil; DNA’yı taklit eden sentetik bir yapıdır.

SÜRÜNGENLER HAKKINDA

SÜRÜNGENLER HAKKINDA

Sürüngenler (Reptilia), omurgalı hayvanlar aleminin yumurtlayarak çoğalan büyük bir sınıfı. Yılanlar, kertenkeleler, kaplumbağalar, timsahlar ve tuatara takımlarından meydana gelir.
Değişkensıcaklı (heterotermi) omurgalılardan olan sürüngenlerin vücutları pul ya da benzer levhalarla kaplıdır. Bu durum, nem kaybını en az düzeyde tutmalarını sağlar, bu sayede kurak ortamlara oldukça iyi uyum sağlarlar.

Vücut ısılarını sabit tutacak metabolizmik mekanizmalara sahip olmadıkları için, vücut ısıları dış ortamın ısısına bağlı olarak değişkendir. Bu yüzden sürüngen türlerinin çok büyük bir kısmı dünyanın ılıman iklim kuşaklarında yaşamlarını sürdürür. Ancak bu sayede kasları inanılmaz enerji tasarrufu yapar. Kaslarının güç potansiyeli memelilere oranla 4, kuşlara oranla 2 kat daha fazladır.
Tümü akciğerleriyle solunum yapan sürüngenlerin tümü yumurtlayarak ürerler. Bazı türlerde yavruların yumurtadan çıkması, dişinin içinde gerçekleşir.
En eski sürüngen fosillerine Karbonifer Döneme tarihlenen kayaçlarda rastlanır. Kretase Döneminde sürüngen türlerinin büyük bir bölümü yok olmuşsa da bugün 6.000 kadar alt türü yaşamaktadır. Sürüngen ve kaplumbağaları insanlar daha çok yazın görürler.

KERTENKELELERİN GENEL ÖZELLİKLERİ

KERTENKELELERİN GENEL ÖZELLİKLERİ


Kertenkele, (Lacertilia) alt takımının, özellikle özkertenkelegiller (Lacertidae) familyası türlerinin genel adı.
Kertenkeleler alt takımının; özkertenkelegiller, gekogiller, varangiller, agamagiller, iguanagiller, boncuklu kertenkelegiller, köryılansıgillergibi familyaları vardır. Kertenkelelerin bugün dünya üzerinde 3000′den fazla türü mevcuttur. Soğuk iklime fazla dayanıklı olmadıklarından genel olarak çöllük bölgelerde ve tropikal kuşakların kurak kısımlarında çok boldur. Yer altında, ağaçlar üzerinde yaşayanları olduğu gibi, havada uçanları, suda yüzenleri, renk değiştirebilenleri de boldur.
Uzunca ve yuvarlakça olan vücutlarının üzerleri pullu veya pürtüklüdür. Çoğunlukla dört ayaklı ve pek azı iki ayaklı veya tamamen ayaksız olurlar. Her ayakta beşer adet parmak ve uçlarında gelişmiş tırnakları bulunur. Karın pulları sırt ve yanlarda olanlardan daha iridir.
Kertenkelelerin büyük çoğunluğunda göz kapakları vardır ve çoğunda hareketlidir. Gekogillerde ve Amerika’da yaşayan Xantusiidae familyasının bireylerinin ise göz kapakları, kenarlarından birleşmiş olup, saat camı gibi saydam ve hareketsizdir. Yine Scincidae familyasından Ablepharus cinsi ve Lacertidae familyasından Ophisops cinslerinde gözkapağı birleşmiş olup sabittir. Yer altında yaşayan türlerin haricindekilerin dışkulak delikleri mevcuttur. Bazılarının ağaçlara asılmaya yarayan ince uzun ve kuvvetli kuyrukları vardır.
Kertenkelelerin kuyrukları koptuğu zaman bir ayı geçmeyen bir zaman içinde yeni bir kuyruk meydana gelir. Yalnız bu yeni yetişen eskisi gibi olmayıp pul, renk ve yapı bakımından farklıdır. İlk kuyruktaki gibi omurgalar yoktur. Yeni kuyruğa kıkırdak dokusundan bir yapı destek olur. Bunda pullar gayri muntazam olup derideki deseni meydana getiren boyalar da yoktur. Kuyruk kopmadan kırılırsa o yerden yeni bir kuyruk uzar. Böylece çatal kuyruk meydana gelir.
Böcek, akrep, çokbacaklılar ile beslenen kertenkelelerin kasla hareket eden ileriye uzanan dilleri, avları yakalamada en büyük silahlarıdır. Dil üzerindeki yapışkan tükrük, avı yakalayıp bırakmamada yardımcı olur. Çene içerisine oturtulmuş dişleri vardır.
Dişiler, yazın toprağın içine veya bir taşın altında çengel tırnaklı ayaklarıyla açtıkları çukurlara yumurtlar. Kış mevsiminde deliklerinin içinde ilkbahara kadar kış uykusuna yatarlar. Soğukkanlı olduklarından taşlar üzerinde güneşlenmeyi severler. Yakınlarından geçen böceklere saldırarak beslenirler. Renkleri yaşadıkları ortamlara uyduğundan kolay fark edilmeyip, yırtıcı kuş ve yılanlardan kolayca kurtulurlar. Tehlike anında kuyruklarının son kısmını kopararak hızla bir yarığın içine dalıp gözden kaybolurlar. Böcek ve kurtlarla geçindiklerinden insanlar için faydalı sayılırlar.
Amerika’da yaşayan kuyrukları küt Helodermatidae familyasının iki türü mevcuttur. Derileri boncuk biçimli yuvarlak pullarla kaplı olduğundan boncuklu kertenkele olarak da bilinirler. Uzunlukları bir metreyi bulur ve her iki tür de zehirlidir. Ancak zehir iletim mekanizmaları fazla gelilmemiş olduğundan insanlar için fazlaca tehlike arz etmezler.

BUKALEMUNLAR

BUKALEMUNLAR


Bukalemunu ilginç kılan tek özellik, rengi üzerindeki şaşırtıcı değişiklikler değildir. Bukalemun, onu yırtıcı bir hayvan kılan pek çok özelliğe de sahiptir. Hareketli gözleriyle avını çok iyi gözleyebilir. Tek başına diğerinden bağımsız hareket edebilen gözleri konik bir kas yapısının içindedir ve böylece 1800′lik bir açıyla öne, arkaya ya da tam aşağıya bakacak şekilde dönebilir. Bukalemun böylece çevredeki böceklerden bir gözünü ayırmazken, diğeriyle de sürekli olarak gelebilecek tehlikeleri kollayarak kendini korur.
Bukalemunlar; Chamaeleonidae familyasına bağlı kertenkelelerdir ancak, bir çok yönden öbür kertenkelelerden farklılıkları bulunduğundan, bazı bilim adamları kertenkeleleri Rhiptoglossa alttakımına dahil ederler.
Bukalemunları diğer kertenkelelerden ayıran en önemli özelliği, ayakların, dilin ve gözlerin alışılmadık biçimleri ve renk değiştirme özelliğidir.
Bukalemunlar 4 cinste toplanır, bunlardan da yaklaşık 90 kadar tür çıkar. Bukalemun türlerinin bütün üyeleri, Eski Dünya’da (Yarısından çoğu Madagaskar adasında, geri kalanlarsa Büyük Sahra Çölü’nün güneyinde) yaşarlar. Chamaeleo chamaeleon türü ise Akdenizin İspanya ile Suriye arasındaki bölümünde yaşar.
Bukalemunların büyük çoğunluğu Chamaeleo cinsinde toplanır bunlar ağaçlık ve makilik alanlarda yaşarlar. Brookesia cinsine girenler, yer altında ya da kayalıkların arasında yaşarlar. Leandria ve Evoluticauda cinslerin ise kuyrukları Chamaeleo cinsindeki gibi kavrayıcı değidir.
Bukalemunların uzunlukları 8-60cm. arasında değişse de genelde uzunlukları 30 cm. kadardır. Çok yavaş yürürler bir dal üzerinde dakikada en fazla 12 adım atabilirler. Dilleri boylarının yaklaşık 1-1.5 katı uzunluğundadır ayakları ve kuyrukları ise dalları kavrayacak şekilde gelişmiştir. Gözleri birbirlerinden bağımsız hareket edebilir, yani bir gözüyle yukarı bakarken diğeri ile aşağıya bakabilir.
Derilerinin rengi sarı, yeşilin çeşitli tonları, kiremit kırmızısı, kestane rengi ve siyaha dönüşebilir, hatta bulunduğu yerde görünmemesini sağlayacak benekler veya çizgiler oluşabilir.
Bütün bukalemunlarda olduğu gibi Chamaeleo chamaeleon’un da vücudu yanlardan basıktır. Parmaklar ikisi bir arada üçü bir arada bitişmiştir ve kavrayıcı bir kıskaç şeklindedir. Gövdenin üst ve orta kısmında daha büyük pulların meydana getirdiği uzunlamasına bir sırt çıkıntısı vardır. Vücudun alt tarafında çeneden kuyruğa doğru uzanan ve biraz daha iri pullardan oluşmuş açık renkli bir çizgi vardır.
Renk ve deseni sabit değidir, duruma göre, yeşil, gri, kahverengi, siyah ve bunların çeşitli tonlarına değişebilir. Zemin rengi üzerinde, koyu veya açık renkte şerit veya lekeler bulunur. Karın altında çeneden anüse kadar uzanan sarımsı çizgi çoğunlukla renk değiştirmez. Erginlerin boyu 24-30cm. arasındadır.
Bukalemunlar ağaçlarda yaşarlar. Kavrayıcı ayakları ve kuyruğu ile dallar üzerinde rahatlıkla hareket edebilirler. Avlanmak için dalda sakin olarak durur, yakın bir mesafede bir böcek görürlerse, dilini birden dışarı fırlatarak avını yakalarlar. Dişi bir seferde 20 kadar yumurtayı toprağa kazdığı bir çukura bırakır, Elipsoid şeklindeki yumurtaların boyu 18-20mm. kadardır. Türkiye’de Akdeniz bölgesi ve Ege bölgesinin sıcak ve ağaçlık biotoplarında bulunur.
Doğanın Renk Cambazları
Bukalemunların deri rengi sarı, yeşilin çeşitli tonları, kiremit kırmızısı, kestane rengi ve siyaha dönebilir, hatta deri üzerinde benekler ve çizgiler oluşabilir. Gözleri birbirinden bağımsız olarak döner. Gözlerden biri yukarı ve sağa odaklanırken diğeri aşağı ve sola bakabilir ve 360 derecelik görüş alanı vardır. Bu özelliğini avının uzaklığını hesaplamada kullanır. Solucan şeklinde olan dil, bukalemunun vücudundan daha uzun olup, dillerinin ucu sürekli olarak yapışkan bir sıvı ile nemlendirilen piston şeklinde yumruya sahiptir.

Günümüzde bulunabilen ve pet hayvanı olarak yetiştirilen bukalemun ırkı peçeli bukalemunlardır. Bakımları için tüneyebilecekleri uzunlukta bir kafese, ilave ısı ve ultraviyole ışığı kaynağına, damlama tarzında akan su kaynağına ve beslenme için çeşitli böceklere gereksinim duyarlar.
Peçeli bukalemunların doğal yaşam alanı Yemen’in batısı ile Suudi Arabistan’ın güneyindeki dağlık bölgeler kenarında su birikintisi, yeşilliğin ve dolayısıyla böceklerin bulunduğu yerlerdir. Bu bölgeler nisbeten daha nemlidir ve çevre sıcaklığı 20-43 0C arasında değişir. Yapraklardan sızan damlaları dilleriyle emerek su içerler. Bukalemunları sabah serinliğinde güneşlenirken, ağaç dalları ve çalılar üzerinde görmek olasıdır.
Nasıl Avlanırlar?
Avlanacakları zaman avlarına sessizce yaklaşırlar, gözlerini avlarına odaklarlar ve bir dil boyu kadar yaklaştıklarında ağızlarını yavaşça açarlar, dil kemiği ileriye doğru sürülür ve dilin üçte ikisi çok hızlı şekilde ileriye doğru fırlatılır. Dilin ucundaki yumru avına yapışır. Sonra dil ağza çekilir. Bukalemunlar böcek yiyerek beslenirler. Yaşayabilmeleri için günde en azından 20-30 canlı sinek, 7-8 orta boy canlı çekirge ya da 10 kadar ufak canlı hamamböceği ile beslenmelidir.
Neden Renk Değiştirirler?
Erkekler ve dişiler arasında bazı yapısal görünüm farklılıkları vardır. Erkekler 45-60 cm, dişiler 30 cm uzunluğundadır. Her iki cinste de renk değiştirme özelliği vardır, fakat erkekler daha parlak görülür. Renk değiştirme sinirsel uyarımlarla denetlenir. Bukalemunların rengi sağlık durumuna, bölgesine yapılan saldırılara, üreme dönemine, deri değiştirme dönemlerine, yaşa, cinsiyete, çevre sıcaklığına, ışığa ve mevsime göre değişiklik gösterir. Korku ve sinirlenme halinde ani ya da kademeli renk değişikliği meydana gelir.
Yalnız Yaşarlar
Yaşam süreleri erkeklerde 7-10, dişilerde 4-6 yıldır. Bukalemunlar yalnız yaşayan hayvanlardır. Yanlarına başka bir bukalemun konulduğunda strese girip iştahsız hale gelirler. Bukalemunlar ürkek ve yavaş hareket eden canlılardır. Korkutulduklarında tıslar ve renk değiştirirler. Tutulduklarında strese girip hastalanabilirler. Ele alınmak istendiğinde sırt, boyun ya da kuyruğundan tutulmamalıdır. Bukalemunun kendiliğinden ele tırmanmasına izin verilmelidir.
Akvaryum tarzında camdan yapılan kafesler bukalemunlarda strese neden olduğundan kafesler camdan başka bir materyal kullanılarak yapılmalıdır. Kafeste bukalemunun tırmanabileceği dallar yeşil bitkiler bulundurulmalıdır. Çevre sıcaklığı gündüz 26.5 0C, gece 210C, güneşlenme alanı 32-37.5 0C olmalıdır. Isıtma için 75 wattlık lamba ve reflektörden yararlanılır. Geceleri gerekli ısıya ulaşmak için oda ısıtıcıları ve kızılötesi lambaları kullanılabilir. Direkt güneş ışığı D3 vitamini sentezi için uygundur fakat aşırı sıcaktan kaçınılmalıdır. Direkt güneş ışığına alternatif olarak full spektrumlu ultraviyole lambaları kullanılabilir.

IGUANALAR

IGUANALAR


İşte bilmediğimiz iguanalar…
Son zamanlarda iguanalar evcilleştiriliyor. Büyük şehirlerde yaşayanlar, sorunsuz bir iguanaya sahip olabilirsiniz.
Yeşil iguana, iguana ailesinin en iri türündendir. Vahşi doğa koşullarında yeşil iguanalar ortalama 10-15 yıl yaşar, fakat ev koşullarında yaşayan iguanalar iyi bakım, beslenme şartlarında 20 sene yaşayabiliyor. Ev koşullarında yaşayan iguanalar iyi bakılıp iyi beslendiklerinde 2 metre uzunluğa ulaşabiliyorlar. Erkekleri dişilere göre daha iridirler. Ortalama ağırlıkları 8,5 kilogram kadardır.
Nerede yaşarlar, cinsiyetleri nasıl belirlenir
İguanaların cinsiyetlerini ayırt etmek için en basit yöntem iguanayı ters çevirdiğinizde erkeklerde karın-bel kısmında mevcut olan deri gözeneklerinin dişilerdeki deri gözeneklerine göre daha iri olduğunu fark edersiniz. Vahşi doğada iguanalara en çok tropik bölgelerde rastlanılır, sıcak ve nemli ortamlarda yaşamayı severler. En çok Merkezi Amerika ve Kuzey Amerikada rastlayabiliriz onlara. Hayatlarının büyük kısmını ağaçlarda geçirirler. Tırnak yapısı müsait olduğundan ve uzun kuyruklarını kullanarak ağaç gövdesi ve dallarında rahatlıkla sürünüyorlar. Üreme dönemlerinde yuva kurup, yumurta bırakıyorlar. Bir çiftleşme sonrasında 12-24 adet yumurta bırakıyorlar, toprağa gömüp, geri yaşadığı bölgeye dönüyorlar. Bazen iki dişi yumurtalarını aynı yere gömüyor.
Beslenmeleri ve vahşi yaşamları
Beslenme alışkanlıklarına göre iguanaların renkleri de farklıdır. Yeşil iguanalar vejeteryandırlar, çok fazla yeşillik sebze ve meyve tüketirler, doğada düşmanından korunmak için doğa renklerine göre kamufle olup, saklanabiliyorlar, genelde gençler ve yetişkinler ağaçların yükseklerinde yaşarlar. İguanalar çok iyi yüzücüdürler, doğada düşmanları olan vahşi kuşlar ve yılanlar iguanalara saldırır. Tehlike anında yükseklikten suya atlayıp kendilerini tehlikeden kurtarıyorlar. Çok ilginçtir ki su altında yaklaşık 30 dakika nefes almadan saklanabiliyor, yine güç ve enerjiden tasarruf etmek için kalp atış sayısı bir miktar azalıyor. Ayaklarını gövdesine paralel uzatarak ve kuyruğunu kullanarak su üzerinde mükemmel yüzerler.
Evde beslenmesi, yaşamı, bakımı
Evde beslenen Yeşil iguanaların beslenme şekli önemli, çünkü beslenmeleri sağlıklarını iyi ve kötü etkiliyor. İguanaların sindirim sistemi hayvansal protein tüketmeye uygun değildir. Gelişme çağında bir miktar hayvansal protein tüketimi onların büyümeleri için önemlidir, fakat çok tüketildiğinde 3-5 yaşına gelen iguanaların ölümüne sebep oluyor. Bunun nedeni fazla alınan hayvansal protein sindirimde etkili olan iç organlara ciddi boyutlarda zarar veriyor, karaciğer, böbreklerde fonksiyonlar bozuluyor. Bir iguananın tüketeceği yemin %70-80 oranında yeşillik içermeli, %15 sebze; % 10-15 oranlarında meyve içermelidir, haftada bir yemlerine bir miktar kalsiyum da katılmalıdır.
Ev ortamında yaşayan iguanalar için bir çok faktöre dikkat etmek gerekiyor. Bir kere iguanaların evde yaşayacağı ortamı özenle hazırlamak lazım. Bunun için büyük kafes ve ya terrarium alabilirsiniz. İguanaya doğal ortamdan uzaklaştığını hissettirmemek için akvaryumun tavanından tabanına kadar her ayrıntıyı düşünmek zorundasınız. İguanalar ağaçlarda yaşadıkları için akvaryumda da ağacın olması şart. Ağacın yönü ısı lambasına göre yerleştirilmelidir. İguana üşüdüğünde ağaca tırmanarak ısınmak için kendi yerini kendisi seçer. Lambanın yerleşimine de dikkat edilmeli, çünkü lambaya yaklaştıklarında iguanalar ağrı duyusunu fark etmeden derilerinde ciddi yanıklar açılabilir. İguana suya çok düşkündür, susuzluğunu gidermek için periyodik olarak su tüketir.
Kafesin havalanması da önemli, ama iguanalar ani ısı değişimine karşı hassas olduklarından kolay hastalanabiliyorlar o yüzden hava akımının iyi ayarlanması gerekiyor. İguanaların iskelet yapısının gelişim ve güçlenmesi için D vitamini çok önemli, doğal şartlarda iguanalar D vitaminini güneş ışınları alarak karşılayabiliyorlar, yapmanız gereken şey, kafese UV ışınılı lamba yerleştirmektir. İguana periyodik banyo yapmak zorunda, bu onun deri değişimi sırasında, derinin soyulmasında kolaylık sağlıyor, suda yüzmek iguananın hareketliliğini sağlıyor ve iguanalar suyu derileriyle de absorbe edip böylece nem oranını dengeliyorlar. Evcilleşen iguanaların yaşadığı ortam periyodik temizlenmeli ve havalanmalı, ayrıca iguanaların özel bakıma da ihtiyacı var, 2-3 haftada bir tırnak ucu kesimi yapılmalı. Bir diğer önemli nokta iguananın ağız yapısı, ortalama diş sayısı 60 ile 100 adet arasında değişiyor, iguanaların dişleri şeffaftır ve devamlı yenileniyorlar, agresifleştiğinde ısırıp sahibine zarar verebilirler. İguanalar terlemezler, fazla tuzu hapşırarak dışarı atarlar, günün büyük kısmını dinlenerek geçiriyorlar.
Her şey strese sokar
Bir iguana her zaman her şeyin farkındadır, ufak bir gürültü, odada veya sahibinde en ufak bir değişiklik, örneğin gözlük takmak, evde başka bir hayvanın olması, ısı veya ışık değişimi iguanayı tedirgin edip strese sokabilir, mutsuz ve sinirli bir iguana hareketsiz olur, dokunduğunuzda ısırıp, bacak ve kollarda yaralar açabilir, ayrıca yetişkin iguananın çok güçlü ve uzun kuyruğu vardır, sinirli anında kuyruk hareketlenir , şiddetli çarpmalar yapabilir. İguanalar değişikliği sevmez, alıştığı hayat tarzını hayatının sonuna kadar devam ettirir.
Terk edilmeye dayanamaz, küsüp ölürler
İlgisiz kaldığında mutsuz olup hastalanıyor. Sahibine ne kadar mesafeli davransa da zamanla bu güvensizlik duygusu da geçer, alışmaya başlar, ama terk edildiğinde üzüntüsünden hastalanıp, beslenmediği için ölür. İguanaların en yaygın hastalıkları özellikle gençlerde gözüken mantar hastalığı, tırnak çürümesi, dış ve iç parazitler, kafesin kirliliği iguanaların hastalanmasına sebep oluyor, bu durumlarda ortamı dezenfekte edip, veteriner hekime başvurmanızda fayda vardır.